Pierre Bayraktar: “Microsoft, Avrupa’daki En Genç MCSE Olduğumu Belirtti”

pierre-bayraktar
Sistem

Pierre Bayraktar: “Microsoft, Avrupa’daki En Genç MCSE Olduğumu Belirtti”

​Çocukların teknoloji ile iletişiminin her geçen gün arttığı günlerden geçiyoruz. Özellikle küçük yaşlarda alınan bilişim eğitimlerinin, çocukların analitik düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmede oldukça etkili olduğunu biliyoruz.
Henüz 14 yaşındayken Bilge Adam Akademi’de Sistem Sertifikasyon Eğitimi alan Pierre Bayraktar da teknolojiyle çocukluk yıllarında tanışmış bir isim. “9 yaşında bilgisayarları parçalara ayırıyor, inceliyordum. 11 yaşında bunu bir hizmet haline getirdim. Çevremdeki insanlar bilgisayarlarıyla ilgili bir sorun yaşadıklarında benden destek istiyorlardı” diyen Bayraktar’ın alışılmışın dışında bir başarı hikâyesi var.
Bilge Adam Akademi’de aldığı Sistem eğitimini tamamladıktan sonra Microsoft’un Uluslararası Sertifikasyon sınavlarını da başarıyla geçen Bayraktar, bir ilke imza atıyor. Microsoft’un üst düzey yetkilileri kendisiyle iletişime geçerek, sertifikalarını alabilen “Avrupa’daki en genç MCSE” olduğunu belirtiyorlar.
O aynı zamanda da çok genç bir girişimci. Hollanda’da kobi niteliğindeki kurumlara IT alanında destekler sunan Bayraktar’ı daha yakından tanımak istedik. Bilge Adam Akademi’den aldığı eğitimin kendisine ne gibi artılar kattığını, iş deneyimlerini ve gelecekten beklentilerini konuştuğumuz söyleşiyi muhakkak okuyun…
– Sizi tanıyabilir miyiz?
Klasik bir girizgâh olacak ama teknoloji çocukluğumdan itibaren hayatımın önemli bir parçasıydı. 9 yaşında bilgisayarları parçalara ayırıyor, inceliyordum. 11 yaşında bunu bir hizmet haline getirdim. Çevremdeki insanlar bilgisayarlarıyla ilgili bir sorun yaşadıklarında benden destek istiyorlardı. Sorunları gideriyor, onlara yepyeni bir bilgisayar veriyordum. Kanada’da SUPINFO Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun oldum ama Bilge Adam ile tanıştığımda henüz 14 yaşındaydım.
– Bilge Adam’da eğitim almaya nasıl karar verdiniz?
Bilge Adam’ın adını sürekli duyuyordum. Sistem Sertifikasyon Eğitimi almak için de ilk tercihim oldu. 14 yaşında olduğum için beni seviye tespit sınavına tabi tuttular.  Oldukça yetenekli olduğumu söylediler ve derslere girmeye başladım. Bakırköy ve akabinde Beşiktaş şubelerinde eğitimler devam etti. Sınıfın en küçük üyesiydim ve ilgi odağı olduğumu da söylemeliyim.
– Sınıf ortamı, arkadaşlarınızla ilişkiniz nasıldı?
Sınıftaki diğer kişiler Bilgisayar Mühendisliği vs. gibi iyi bölümlerden mezun olmuşlardı. Teoriye değil, işin pratiğine hâkim olabilmek için Bilge Adam’a gelmişlerdi. Ben ise küçüklüğümden beri uygulama kısmında kendimi geliştirdiğim için pek çok konuda onlardan daha hızlıydım ve hatta onlara zaman zaman yardımcı da oluyordum. Eğitimi başarıyla tamamladım ve bu eğitim sayesinde hâlâ görüştüğüm çok değerli arkadaşlar kazandım.
– Bilge Adam’dan aldığınız eğitim size neler kattı?
Aslına balarsanız tek amacım Microsoft’un uluslararası sertifikasyon sınavlarına hazırlanmak ve geçmekti. Ama eğitim esnasında gördüm ki daha öncesinde öğrenmiş olduğum ve bildiğimi sandığım konular, şirketlerde uygulanan teknolojilerin birebir karşılığı değildi. Tekrar takrar yaptığımız uygulamalar işin mantığını anlamamı sağladı. Bilge Adam’ın eğitimlerinde kullandığı en son teknolojiler ile bilgilerim tazelendi ve kendimi geliştirmemi sağladı.
– Sistem Sertifikasyon eğitimini tamamladıktan sonra hedefinizde ne vardı?
Microsoft Certified System Engineer (MCSE) sertifikasına sahip olmak için başvuruda bulundum. Sırasıyla MCP, MCSA, MCSE gibi sınavlardan oldukça yüksek puanlar alarak, bu unvanları almaya hak kazandım. Henüz 15 yaşındaydım. Microsoft’un üst düzey yetkililerinin de dikkatini çekmiş olacağım ki benimle temasa geçtiler ve sertifikalarını alabilen “Avrupa’daki en genç MCSE” olduğumu belirttiler. SUPINFO Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü normalde 5 yıllıktı. Ama Bilge Adam’da aldığım eğitim ve Microsoft’un uluslararası sertifkasyon süreçlerini başarıyla tamamlamış olmamdan ötürü eğitimlere direkt olarak 2. sınıftan başladım.

– Avrupa’daki en genç MCSE unavınını almanızla Microsoft’un size özel bir desteği de söz konusu oldu sanırım.
Microsoft, normalde yaş sınırı koyduğu “Imagine Cup” isimli dünya olimpiyatlarına katılmamı sağladı. Türkiye’de elemeyi geçen sadece ben oldum. Beni televizyona çıkarmak ve tanıtımımı yapmak da istemişlerdi. O dönem aynı zamanda çalıştığım için maalesef bu tekliflerini değerlendirememiştim, bugün geriye dönebilsem kesinlikle kabul ederdim.
– İş hayatına çok erken yaşlarda başladınız. İlk profesyonel deneyiminiz hakkında ne söyleyeceksiniz?
Pepsi’nin Genel Müdürlüğü’nde staja başadım sonra beni mühendis statüsünde işe başlattılar. 16 yaşındaydım. Windows Server ve ilgili ağ, kimlik, güvenlik teknolojileri ile ilgili çözümler sunuyordum. 2,5 ay kadar burada çalıştıktan sonra uluslararası bir şirket olan Pellenc’te işe başladım.
– Pellenc şirketine geçiş hikâyeniz nasıl oldu?
Pellenc, Fransa menşeili tarım sektörünün öncü firmalarından birisidir. Babam o dönem şirketin Türkiye bacağını temsil ediyordu. Pellenc Türkiye’nin IT alanında danışmanlık aldığı gruplar vardı ama sorunlar devam ettiği için ben devreye girdim. 3 sene boyunca Linux bazlı web ve mail serverlarını, Microsoft Dynamics CRM 4.0 gibi uygulamaları hayata geçirme şansına sahip oldum. Şirketin sistemini ben yönetiyordum. Gerçekten de çok genç denebilecek bir yaşta ciddi bir deneyim kazandım.
– Tüm bu deneyimler sonrasında üniversite eğitiminiz başlıyor değil mi?
Aynen öyle. Esasında kendimi eğitimler, sertifiasyon süreçleri ve iş deneyimleri ile o kadar geliştirmiştim ki üniversiteye gitmek gerekli miydi? Bu tartışılır. SUPINFO sadece bilgisayar mühendisleri yetiştiren bir üniversite. Bilge Adam’a çok benzeyen bir sistemi olduğunu da belirtmeliyim. Microsoft, Cisco vs. gibi anlaşmalı olduğu eğitim ortakları var ve bu şirketlerin eğitim müfredatlarını öğrencilerle buluşturuyorlar. Şanslı olduğum nokta ise sınavlar, birebir eğitmenlerle gerçekleşiyordu. Belirli bir bilgi ve deneyimim olduğu için de katılmadığım dersler oluyordu. Bunu anlayışla karşılamışlardı.
– Peki, şimdi neler yapıyorsunuz?
Üniversiteyi bitirdikten sonra freelance olarak çalışmaya başladım. Ortağı olduğum bir danışmanlık şirketi olan Webrise aracılığı ile gelen talep ve teklifleri değerlendiriyorum. Hollanda’da kobi niteliğinde olan kurumlara hizmetler sunuyorum. Uçtan uca aklınıza gelebilecek her hususta IT hizmeti veriyoruz diyebilirim. Şu anda danışmanlık verdiğim 6-7 firma var. Ayrıca yeni bir şirket kurma aşamasındayım. İsmini henüz belirlemedik. Web sitesini ise bitirmek üzereyiz. Şu an Hollanda’da olsam da ilerleyen dönemlerde özellikle siber güvenlik konusunda Türkiye’de de çalışmalar yapabilirim.
– Siz tam bir girişimcisiniz. Diğer yandan harika bir özgeçmişiniz olduğunu görüyorum. Kurumsal bir firmada çalışmak neden istemediniz?
Evet, bunu istemedim. Tek bir kuruma bağlı kalarak çalışmanın kişiye artılar katacağını düşünmüyorum açıkçası. Belirli kurallar çerçevesinde çalışmak zorunda kalacaksınız. Bu durumun yaratıcılığı ve varolan potansiyeli sınırlandıracağını düşünüyorum. Öte yandan CV’min iyi olduğunu da biliyorum ama pek de bir artısını göremedim.
– Neden göremediniz?
Şirketlerin İnsan Kaynakları Birimleri duyurdukları iş ilanlarının, ellerindeki CV’lerle uyuşup uyuşmadığına bakıyorlar. Ben de CV’mi talebe göre güncellemediğim için işler o kadar da kolay yürümüyor. “Headhunter” dediğimiz yetenek avcılarının daha geniş bir perspektiften bakabildiklerini düşünüyorum. Aynı performansı maalesef ki IK’cılarda göremiyoruz. Diğer yandan iş arama sürecim de pek olmadı. Çünkü tamamıyla kendi işime odaklanmış durumdayım, girişimci ruhlu olduğum doğrudur…

 

Arşivler