Nesnelerin İnterneti – 1

nesnelerin-interneti-1
PRO

Nesnelerin İnterneti – 1

1- NESNELERİN İNTERNETİ NEDİR?

Nesnelerin İnterneti (IoT – Internet of Things) “benzersiz bir şekilde adreslenebilir nesnelerin kendi aralarında oluşturduğu, dünya çapında yaygın bir ağ ve bu ağdaki nesnelerin belirli bir protokol ile birbirleriyle iletişim içinde olmaları” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bu kavramı kabaca; çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşan akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi olarak da tanımlamak mümkündür.
Nesnelerin İnterneti, birbirleri ile alakalı cihazların, makinaların ve nesnelerin otomatize bir şekilde birbirlerine veri ilettiği, bu verilerin firmalar, süreçler veya insanların faydasına işlendiği bir iletişim sistemleri topluluğudur. Nesnelerin İnterneti çözümleri işletmelerin operasyonel verimliliklerini artırırken, iş süreçlerini iyileştirmekte ve dijital dönüşümlerini güçlendirmektedir.
Örneğin; kolunuzda bir akıllı saat var. Bu akıllı saat gittiğiniz mesafeyi, attığınız adımları ve bu aktiviteleri yaparken kalbinizin nasıl attığını algılayan sensörlere sahip. Burada toplanan bu veriler bir istemci (bilgisayar, cep telefonu vb.) tarafından analiz edilip hayatımızı düzene koymamızda yardımcı olmaktadır. İşte bu iki cihazın arasındaki iletişim, Nesnelerin İnternetini oluşturan en temel özelliktir.

Nesnelerin İnterneti teknolojileri, endüstriyel makinelerden kalp monitörlerine, sokak lambalarından soğutucu dolaplara her türlü varlığın ağa bağlanmasına olanak vermektedir. Bu nesneler, bulundukları ortamı izleyen sensörlere ve iletişim sağlayabilmeleri için bir ağ bağlantısına sahiptir. İşletmeler Nesnelerin İnternetini, faaliyetleri sırasında gerçek zamanlı veri toplamak üzere kullanabilmekte ve böylece karar alma süreçlerini destekleyebilmektedir.
Nesnelerin interneti açısından, nesne kavramı oldukça geniş bir anlama sahiptir. Her türlü izleme cihazları, sensörler, biochipler veya erişim düzenekleri nesne olarak nitelendirilmektedir.
Nesnelerin interneti uygulamaları, sensörlerin tek tek erişilebilir olmasından başka, pek çok sensörün verisinin birleştirilerek değer üretilmesi amacıyla da kullanılmaktadır. Fiziksel ortamlardan akarak gelen yüksek miktardaki sensör verilerinin yapılan değerlendirmelerin ardından bilgi olarak operatörlere veya ilgili kişilere iletilmesi ya da verinin sistemler yardımıyla işlenerek bir faaliyet icra edilmesi sağlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Nesnelerin internetinin Büyük Veri kavramları ve uygulamaları ile iç içe olduğu görülmektedir.
Örneğin akıllı trafik sistemlerinde, trafikteki kişilerin konumlarını sürekli olarak merkezi bir sisteme iletmeleri sayesinde, sistem, kişilerin hareket bilgilerini analiz ederek, bölgedeki trafik yoğunluğunu, trafiğin akış hızını, belirli bir rota üzerinde tahmini varış süresini tespit edebilir. Bu sayede trafiğe yeni çıkacak kişiler trafik yoğunluğuna göre alternatif rotaları tercih edebilirler.
Bir başka örnek olarak, bir oteldeki her bir odadaki karbonmonoksit oranı sensörler yardımıyla ölçülüp, yönetici sisteme iletilir. Yönetici sistem, kritik eşik aşılınca elektrik/gaz vanalarının kapatılması ve gerekli odalardaki yangın musluklarının açılmasını sağlayabilir. Bunun yanı sıra yönetici sistem, kritik eşik aşılmasa bile zaman içerisinde gelen verileri inceleyerek odalardaki karbonmonoksit oranının günün hangi saatlerinde daha yüksek olduğunu analiz ederek, o saatlerde pencerelerin açık kalmasını önerebilir.
2- NESNELERİN İNTERNETİNİN TARİHÇESİ​ ​

1991 yılında, Cambridge Üniversitesi’nde yaklaşık 15 akademisyen bir kahve makinesini ortak kullanıyorlardı. Binanın alt katında ofisleri olan akademisyenler onlarca merdiveni çıkıp kahve makinesini boş görmekten sıkılmış ve makineyi görebilecekleri bir sistem geliştirmişlerdi. Sistem, her bir dakikada makinenin üç adet görüntüsünü çekerek masalarda bulunan bilgisayarlara aktarıyordu. Böylece makinedeki kahve miktarı görülüyordu. Çevrimiçi ve gerçek zamanlı olması sebebiyle “nesnelerin interneti” kavramının ilk örneği olarak tarihte yerini aldı.
1994 yılında Xerox firması tarafından giyilebilir teknolojilere ait ilk örnekler ortaya konulsu. Xerox firması tarafından geliştirilen “Forget-Me-Not” isimli giyilebilir demo ürünü, insanların aktivitelerini kaydetmeyi amaçlamış olup; kablosuz ağ kullanan web kamera ile hayatın her anı kaydedilmeye başlandı. 1995 yılında GSM isimli iletişim protokolünün kullanımı ile başlayan ve çok hızlı bir şekilde yayılan mobil cihazların kullanımı ile makineden makineye iletişim başlamış oldu. 1996 yılında General Motors tarafından üretilen OnStar ürünü ile uzaktan arabaların kontrol edilebilmesine olanak sağlandı.
Nesnelerin interneti kavram olarak ilk kez 1999 yılında Kevin Ashton tarafından Procter & Gambler şirketi için hazırlanan bir sunumda kullanıldı. Sunumda şirkete radyo frekansı ile tanımlama (RFID) teknolojisinin faydaları anlatılmakta ve kullanımı önerilmekteydi. ​


Da​ha sonraki yıllarda gerek internetin gerek bilgisayar ve mobil teknolojilerin gerekse de yarı iletken teknolojisinin çok hızlı bir şekilde yaygınlaşması ve ucuzlamasıyla birlikte arabalardan kitaplara, elektrikli aletlerden yiyeceklere, buzdolaplarından su ısıtıcılarına, akıllı binalardan ayakkabılara kadar aklınıza gelebilecek her nesne teknolojiler aracılığıyla birbirleri arasında iletişime geçmeye başladı.
Ancak o dönemin teknolojisi, bu kavramın hayatımızda çok fazla yer tutmamasına neden olmuştu. Gelişen teknoloji, değişen dünya şartları ve dijital devrim; Nesnelerin İnterneti kavramını bugün sıklıkla kullanır hale gelmemizi sağlamıştır. ​

 

Arşivler

X