Her Dört Üniversite Mezunundan Biri İşsiz
Her Dört Üniversite Mezunundan Biri İşsiz
Yükseköğretimdeki sorunlar, doğru işgücü planlamasının olmayışı nedeniyle bugün her 4 işsizden biri üniversite mezunu. Bu sayı, her geçen yıl artıyor.
Açıklanan son verilere göre, 2015’in Ekim ayı itibariyle işgücüne katılan 6,5 milyon üniversite mezunundan 5,8 milyonu iş hayatına atılırken, 768 bini iş bulamadı. Üniversite mezunlarında işgücüne katılım oranı yüzde 80, işsizlik oranı ise yüzde 11,7 civarında. Bir önceki senenin Ekim ayında ise üniversiteli işsizlerin sayısı 725 bin ki, bu da son bir yılda 43 bin kişinin daha işsizler arasına katıldığı anlamına geliyor.
Üniversiteli işsizlerin sayısındaki artış, Meclis gündemine de girdi. TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, 2015 Aralık ayında “Türkiye’de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü Durumu” raporu hazırladı. Buna göre, her 4 işsizden biri üniversite mezunu. Daha da ilginci, rapor, 15 sene öncesinde her 10 işsizden birinin üniversite mezunu olduğunu ortaya koyuyor.
Sayıları Artıyor
Üniversite mezunları arasında işsizlik oranının en yüksek olduğu alan ise gazetecilik ve enformasyon. Bu alandan mezun olanların yüzde 29,1’i işsiz. Bunu, yüzde 16,6 ile bilgisayar, yüzde 16,3 ile sanat ve yüzde 15,1 ile de yaşam birimleri takip ediyor.
Peki, üniversite mezunları neden iş bulmakta zorluk çekiyor. Hürriyet İK, akademisyenler ve uzmanlar ile görüşüp hem işsizlik sorununun nedenlerini hem de çözümünü araştırdı.
Ailelerin Tutumu da Önemli
Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, Türkiye’de zamanında doğru işgücü planlaması ve yükseköğretim yapılanmasının kurulmadığını, ailelerin de seçici olmak yerine çocuklarını herhangi bir konuda yüksek eğitim almaya yönlendirdiklerini belirtiyor. Bu da geleceği olmayan alanlarda alınan eğitime ve iş bulmada gecikmeye neden oluyor. Belirli alanlarda uzmanlaşan üniversiteler yerine çok bölümlü genel üniversiteler açılıyor. Sonuçta, Türkiye’nin ihtiyacından daha fazla sayıda yükseköğrenim mezunu hayata atılıyor.
Eğitim İhtiyaca Uygun Değil
Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan, yaşam bilimleri alanının biyoloji, genetik gibi temel bilimlerden eczacılık, tarım gibi sektörleri de içeren çok geniş bir kapsamı olduğunu belirterek, şunları söylüyor:
“Türkiye’de bu alanda endüstriyel gelişmenin yeni başlamış olması, buna karşın üniversitelerin eğitim programlarının sanayinin ihtiyaçlarına göre kurgulanmamış olması söylenebilir. Mezunların kalitesindeki farklılıklar da istihdamı olumsuz etkiliyor. Akademik alanlardaki gelişmeler Türkiye’de sanayiye henüz dönüşmedi. Örneğin, biyoteknoloji ve biyomühendislik gibi alanlardan mezun olan öğrenciler kendi alanında çalışacak çok fazla firma bulamıyor. Öğrenciler ya başka alanlara kayıyor veya yurt dışına gidiyorlar. Tüm bunlara rağmen yatırımlar giderek artıyor. Yaşam bilimleri alanında teknoloji geliştirme bölgeleri oluşturulmalı ve bu alanlarda kurulan start-up firmalar desteklenmeli. Ayrıca, üretilen yerli ürünlerin piyasa rekabetini arttırmak için standardizasyon sistemleri kurgulanabilir.”
Sektörde Yerli Firma Az
İzmir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kayhan Erciyeş, teknoloji ve bilgi üretme konusunda AR-GE ve mühendislik gereksiniminin yeterli olmadığını söylüyor. Üretim maliyetlerini düşürmek için bilgisayar mühendisliği mezunları yerine yüksekokul ve program mezunları tercih ediliyor. Yerli yazılım, donanım üreten kurum ve sektörler de yeterli değil. Bu duruma yerli firmaların, çok uluslu şirketlerle rekabette zorlanması da eklenince bilgisayar mühendisliği mezunlarının istihdam sorunu daha da büyüyor. Bilgisayar mühendisliği ve ilgili bölümlerde eğitim verilen 200’den fazla bölüm, program var. Yakın geçmiş ile karşılaştırınca, çok daha fazla mezun her yıl iş arayanların arasına katılıyor.”Kayhan Erciyeş, çözüm önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Bilgisayar alanındaki işsizlikle savaşabilmek için AR-GE’ye, yerli teknolojilere ve üretime çok daha fazla önem vermek gerekiyor. Daha fazla çokuluslu projeler, işbirlikleri yapmak gerekli. Küçük ve orta büyüklükte işletmelere (KOBİ), zaten var olan destek daha da arttırılabilir.”
Mezun Çok, Kuruluş Az
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof.Dr. Suat Gezgin, iletişim fakültelerinin sayısının çok fazla olduğunu ve iletişim alanında her yıl fazlasıyla mezun verildiğini belirtiyor. Medya kuruluşlarında ya da iletişim departmanlarında, iletişim mezunu olmayan kişiler de çalışabiliyor. Bu konuyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmaması gençlerin yolunu tıkıyor. Teknolojinin hızla gelişmesi ise makine karşısında insanın gerilemesi durumunu ortaya çıkardı ve sokaklardaki iletişimci sayısı azaldı. Gezgin’e göre işsizliği azaltabilmek için yasal düzenlemeler yapılması ve iletişim alanındaki kurum ve kuruluşların sayısı artırılmalı. Ayrıca, iletişim fakültelerinin sayılarının daha fazla artmasının önüne geçilmeli. Çeşitli illerde şubeleri olan kuruluşlarda çalışanların büyük bölümünün iletişim fakültesi mezunu olması zorunluğu getirilebilir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders müfredatlarına koymuş olduğu medya okur yazarlığı dersinin zorunlu bir ders yapılması ve bu dersin iletişim fakültesinden mezun olan kişiler tarafından verilmesi, genç mezunlara yeni bir iş alanı açabilir.
Sanata Yatırım Yapılmalı
Yıldız Teknik Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr Aslıhan Eruzun Özel, işsizliğin yüksek olduğu alanlardan biri olan sanatla alakalı kurum sayısının yetersiz olduğunu düşünüyor. Ayrıca, kadroların dolu olması sebebiyle insanlar işsiz kalıyor ve başka işlere yöneliyorlar. Sanat alanından mezun olanların ikinci bir iş ve en çok yaptıkları meslek resim öğretmenliği, müzik öğretmenliği oluyor. Özel, sanatçıların sayısının artması için sanata mutlaka yatırım yapmak gerektiğini belirtiyor.
Çoğunluk Yeni Açılan Üniversitelerden
Yıldız Teknik Üniversitesi ile İK yönetimi sertifika programlarını yürüten Çözüm İK Koordinatörü Betül Atınbaşak, üniversite mezunu işsizlerin çoğunluğunun, yeni açılmış özel üniversitelerden mezun olduklarını belirterek, şunları söylüyor:
“Şirketler sadece belli okullardan mezun olanları işe alıyor. Bu da diğer okullardan mezun olanların iş bulmakta zorlanmasına sebep oluyor” Ayrıca, okudukları alandan memnun olmayanların farklı alanlarda iş aramaları, bölgesel iş imkanları da diğer önemli faktörler. Büyükşehirler dışındaki şehirlerde iş imkanları çok daha az oluyor.
Sorunlar
-Teknoloji ve bilgi üretmede mühendislik gereksinimi yeterli değil.
-Her alanda 200’den fazla bölüm, program var.
-Doğru iş gücü planlaması ve yükseköğretim yapılanması yok.
-Aileler, seçici olmayıp çocuklarını herhangi bir alana yönlendiriyor.
-Uzmanlaşan az programlı üniversiteler yerine çok bölümlü üniversiteler açılıyor.
-İhtiyaçtan fazla üniversite mezunu hayata atılıyor.
-Eğitim programları sanayinin ihtiyaçlarına cevap vermiyor.
-Şirketler belli okullardan mezun olanları işe alıyorlar.
Çözümler
-Geleceğin mesleklerine yönelik üniversite ve bölümler açılmalı.
-İşlevini yitirmiş alanlardaki yapılar kapatılmalı ya da dönüştürülmeli.
-Üniversiteler yetişmiş, nitelikli iş gücü yaratmalı.
-Yaşam bilimlerinde teknoloji geliştirme bölgeleri açılmalı.
-Üniversitelerin niteliklerini arttıracak yasal uygulamalar oluşturulmalı.
-Üniversite mezunlarına bölgesel iş imkanı yaratacak düzenlemeler yapılmalı.
-İletişim fakültelerinin sayısının daha fazla artmasının önüne geçilmeli.
Kaynak: www.hurriyet.com.tr