Girişimci = Muhasebeci Olmalı (!) Mı (?)
Girişimci = Muhasebeci Olmalı (!) Mı (?)
İktisat okudum ben. Diplomamda unvanım İktisatçı’dır. Ankara’nın o meşhur soğuğunda, biraz yurtta, biraz öğrenci evlerinde, ama Hacettepe’nin o yemyeşil baharlarının Beytepe’sinde… Ve hiç aklımda yokken, eğitim sektörü ve eğitmenlik mesleğim oldu tesadüflerle… İşimi de seviyorum onu icra ettiğim çatıyı da. O tesadüflere teşekkürlerimle… ( Her ne kadar tesadüflere inanan biri olmasam da, bunun adı tesadüf olmasa da…)
Yine yeni bir grubum başlıyor. Alışıldık manzara! İlk derse giriyorum ve her zaman yaptığım gibi önce sıcak bir ‘hoş geldiniz’ ile sonrasında 3-4 cümleyi kendim hakkında kurarak benimle ilgili meraklarını gideriyorum öğrencilerimin. Kimim, ne mezunuyum, kaç yıldır Bilge Adam’dayım, (bu arada tam 18 yıl olacak 2016 Temmuz’unda, benim için sonsuz onur ve gururla!) hangi görevlerde bulundum, hangi şubelerde? Bunlar yeterli benle ilgili bilmeleri gerekenlerde. Daha öteye geçersem soruların ardı arkası kesilmez biliyorum, tecrübeyle sabit 🙂 Tahtada duran ve merak edilen kişiyim çünkü onların gözünde. Sonra başlıyorum tek tek onları tanımaya. Kimsin, nesin, nereden geldin, tavsiyeyle mi geldin, bizden eğitim alan bir yakının oldu mu? Neden Bilge Adam? Bizi nereden duydun? Eğitim sonrası beklentilerin neler, şu an çalışıyor musun, işin ne? Sektör mü değiştireceksin vs. vs… Aldığım cevapları da tek tek not düşerim her biri için. Bu arada çok şükür hiç bir zaman isim özürlü bir eğitmen olmadım, çünkü bilirim ki, insanlara ismiyle hitap etmek; ona, ‘seni tanıdım ve unutmuyorum’ mesajını vermenin en iyi yoludur. Çok etkilidir, değerlidir. Karşındakini önemsemektir, en güçlü temastır. Özellikle yeni kurulan diyalogların o yapım aşamasındaki zorlu ilk günlerinde, yani o ilk bir kaç günde! Ve ben rutin; ilk gün tanışırım, yoklamamı alırım, hatta dersin ilerleyen saatlerinde yavaş yavaş küçük yanılmalarla da olsa isimlerle iletişime geçerim. 2. gün derse geldiğimde ise artık tamamdır, tek tek adlarıyla hitap edebilirim hepsine. Ve yüzlerdeki gülümsemeyle birlikte gelen memnuniyeti izlemek keyiftir benim için… Sebebi de tam da budur işte: tanınmışlık, önemlilik, değerlilik, farkındalık… Hemen biraz empati. Ben de sevinirdim buna, öğrenci olsam. Hemen tanındığım, bilindiğim için, öğretmenim benim adımı unutmadığı için… O halde gördüğünüz gibi maliyet sıfır sevgili eğitmen arkadaşlarım! Ama kazanç! 🙂 Hem şahsınıza hem de çalıştığınız kuruma!
Evet, tanışma faslındayız ya, sonra içlerinden biri kalkıyor ve şunu söylüyor. ‘Kendi iş yerim var. Ama bilmek istiyorum muhasebecim neler yapıyor, biraz fikrim olsun istiyorum resmi evraklar beyannameler hakkında. Onun için buradayım. Yapabilir miyim sizce hocam?
Bir diğeri de hemen hemen aynı şeyleri söylüyor: ‘Evde oturmaktan sıkıldım, çocuğum da büyüdü, eşimin yanında, işimizin başında olmak istiyorum. Ama muhasebe bilirsem, bunu daha kolay yapabileceğimi düşünüyorum ve de muhasebecimizi kontrol etmiş olacağım bir anlamda da.
Gayet güzel ve yerinde istekler, amaçlar bunlar. Çünkü birçok girişimci, muhasebeyi kendisiyle aynı kefeye koymaz, koyamaz, onu yapan birisi, birileri vardır. Onlar bilir işini. Girişimci yeni yatırımlara odaklansın, o adı üstünde girişimci, patron! Herkes işini yapsın. Mantık buysa eğer, sonrası yaşanacak olan sorunlar da kaçınılmazdır sayın patron!
Aslında evet, girişimci muhasebeci olmamalıdır. Herkes yerini de bilmeli haddini de. Ama; bir girişimci ana hatlarıyla muhasebe ve özellikle vergi konularına hakim olabilmelidir. Bir girişimci her anlamda işletmesine hakim olmalıdır. İnsan, bilmediği bir konuyu nasıl kontrol altında tutabilir ve planlayabilir ki? Oluşabilecek riskleri nasıl minimize edebilir, nasıl en az zararla kendini kurtarabilir ki?
Muhasebeci; işletmenin maliyeyle olan köprüsünü kurarken, tüm yasal defterlerini, beyannamelerini zamanına göre düzenlerken, asıl sorumluluğu aslında iş sahibine aittir. En ufak gibi görünen bir hatası, iş sahibi tarafında çok büyük kayıplara sebep olabilir. Dolayısıyla öğrenmeye açık ve istekli bir girişimci, bir parça muhasebe öğrenerek takip ve kontrol yönünü güçlendirmiş olarak dizginleri eline alabilir.
Çalıştığı mali müşavir bu konuda bir parça öğretmeni olabilir iş sahibinin. Karşılıklı sorular ve cevaplarla, biraz da dışarıdan alacağı teknik yardımla, kurslarla, seminerlerle vs. bir girişimci bu anlamda çok şey katabilir kendisine.
Şirketin; bilançosu ve gelir tablosu nasıl hazırlanır, bunlar nasıl okunur, nasıl yorumlanır? Bunlar kurumlar vergisi beyannamesi ile nasıl bildirilir? Yılsonunda ne kadar gelir elde edildi, ne kadar kar söz konusu? İlgili belgeler belirli formatlarda belirli kurallara göre hazırlanır. Karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Muhasebeciden belirli dönemlerde belirli dökümler istemelidir bir iş sahibi. İşlemlerin takibi için önemlidir bu. Hatta bunu alışkanlık haline getirmelidir. Mesela; muhasebeciden istenen bir mizan ile o anda kasada ne var, bankada ne var, ne kadar harcama yapılmış, gider kalemleri? henüz ödenmemiş ama ödenecek olan harcamalar neler, açık hesap borçlar ve alacaklar ne kadar? Tüm bunlar hakkında fikir edinebilmek çok da zor değil aslında. Muavin dökümler istenmesi halinde de gelirler, giderler, borçlar, alacaklar çok daha detay olarak ortaya dökülecektir. Koşul ne? İş sahibi bunları istemeyi bilecek, üzerinde az da olsa konuşabilecek.
Tek düzen hesap planı diye bir yapı var. Yine karışık görünen ve oldukça kalabalık bir liste şeklinde numaralandırılmış bir yapıdır bu. Bu planda 1 ve 2’li yapının şirketin varlıklarını, 3-4-5’li yapının şirketin kaynaklarını gösterdiğini bilmek; bir iş sahibi, bir girişimci için bilançoya farklı ve anlamlı bir bakış kazandırır. Bunlara hakim olan bir girişimci, şirkete muhasebe tarafından bakmanın aslında çok da zor olmadığını görecektir.
Girişimcilerin çoğu, ucu başı belli olmayan, sanki hiç sonu gelmeyecek olan bu finansal raporların içinde boğulmaktan korkar. Oysaki muhasebe ve içeriğindeki raporlar; iş sahibine, başarı için en net en kapsamlı çerçeveyi sunar. Şirket kurmak, vergiler, SGK gibi konuların ilgili mevzuatlarında can alıcı noktaları bilmek, her girişimci için, muhasebecisiyle iletişiminde ve iç kontrolünde kolaylıklar sağlayacaktır.
Ve tekrar sınıfıma dönersem, şunu söylemeliyim ki; tanıştığımızda bana; ‘kendi işyerimde çalışacağım bunun için muhasebe öğrenmek istiyorum’, ‘muhasebecimizi kontrol edeceğim’ ya da ‘iş yerimizin beyannamelerini ödemelerini kontrol altında tutacağım’ diyen öğrencilerimi alkışlıyorum.
Çünkü muhasebe öyle bir alandır ki; gelirini giderini takip etmek, çalışanlarının prim ödemelerini kontrol altında tutmak, hangi beyanname ile ne kadar vergi ödediğini bilmek, cari hesap hareketlerini, borçlarını –alacaklarını izlemek… Sektörü ne olursa olsun her girişimcinin hakim olmak istediği konulardır. Evet, herkes işini yapsın. Bu işi de günahıyla sevabıyla tüm muhasebe çalışanları ve SMMM’ler en iyi şekilde üstlenmiştir zaten.
Ama ben yine de derim ki; her girişimcide biraz muhasebe ruhu olmalı, muhasebecisiyle aynı dilden muhabbet yeteneği ile havadan sudan muhabbetleri aşmalıdır.
İki sade kahve, yanında naneli lokum ve yine yanında bir bilanço ile mizan, iş sahibi ile muhasebecinin sohbet masasının rutini haline gelebilmişse eğer, o şirkette işler yolunda demektir.
Bu arada kahveler soğumasın ama 🙂